19 Eylül 2016 Pazartesi

Der Nanny filminin incelemesi

Der Nanny Alman yapımı bir komedi-dram… Matthias Schweighöfer’in yönetmenliğini yaptığı, Murmel Clausen ile birlikte senaryosunu yaptığı, yapımcısı olduğu ve de Clemens rolüyle başrol oyunculuğunu yaptığı film, tipik bir komedi-dramdan çok daha fazlası…

Matthias Schweighöfer’in 35 yaşında olup bu yaşına kadar 4 film yönettiğini, 2 filmin senaryosunu yazdığını, 1 filmin yapımcısı olduğunu ve 28 filmde de çeşitli ağırlıkta roller aldığını söylemeden geçmeyelim. Görülen o ki gelecekte adından çokça söz ettirecek.

Bu filmi izlediğinizde oyunculukların sahiciliği sizi etkileyecek ilk unsur... Sonra konusu sizi daha bir yaklaştıracak filme…

Matthias Schweighöfer ile başrolü paylaşan Rolf rolüyle Milan Peschel’in kendini buzdolabına zincirlemesiyle başlar film. Evinin bir kentsel dönüşüm projesi uğruna yıkılmasına karşı tek başına direnir. Ancak başarılı olamaz.

Clemens ise ortağı August (Joko Winterscheidt) ile bu büyük inşaat projesinin başındadır. Ancak bunun için zengin bir iş kadını olan Helen Nielsen’in sermayesine ihtiyaç duymaktadırlar. Onu yatağa atma planları yaparlar.

Clemens karısı öldükten sonra iki yaramaz çocuğunun bakımı için sıklıkla dadı değiştirmek zorunda kalır. Çünkü çocuklar çok haylazdır. Haylaz onların yaramazlığını anlatmakta yetersiz kalır. Onlar… Psikopattır. Hem de tam bir korku filmi psikopatlığında çocuklardan bahsediyoruz.

Evi yıkılan Rolf en sonunda Clemens’in karşısına çıkmaya karar verir. Clemens’e yumruk atıp ondan intikamını almayı planlayan Rolf birden kendini çocukların dadısı olarak bulur. Ve hikayemiz buradan sonra hızlı, keyifli ve heyecanlı bir sürece girer.

2015 yapımı bu film günümüzün paradan başka hiçbir şeyi önemsemeyen inşaat sektörüne yönelik doğrudan bir eleştiri… İnsanın yaşamını önceleyen ve toplumu bu konuda uyandıran bir yapım… Bana soracak olursanız, sanki biraz Gezi’den ilham almış yanı da var. İzlerken siz de görebilirsiniz.

Filmde çocuk karakterlerin başarısı da es geçilemez tabii ki. Ayrıca karikatürize karakterler Keil ve oğlu Manni’nin komediye kattığı naif tat size de keyif verecek. Kaba kuvvetin değil, diyalogun güzelliğini de fısıldayan bu film, toplumsal harekete bakışınıza bir ufuk açabilir.

Der Nanny (Dadı) filmini izleyin, izletin. Önümüzdeki günlerde Sinema TV’de yayınlanacak. Yeni altyazısını yazdım da oradan biliyorum. İyi seyirler.

doganozcanbando@gmail.com

Frank'i izlemeniz için çok sebep var

Frank 2014'te vizyona giren, Lenny Abrahamson yönetmenliğindeki komedi-drama türünde bir film... Domhnall Gleeson, Maggie Gyllenhaal, Scoot McNairy oynuyor. Filme adını veren karakteri Michael Fassbender canlandırıyor.

Filmin hikayesi İngiliz punk grubu The Freshies'in üyelerinden ilham alıyor.

Film Birleşik Krallık yapımı. Ama ben İrlanda yapımı demeyi tercih ediyorum.

Oyunculukların etkileyiciliğini daha ilk anlarından itibaren fark etmeye başlayacaksınız. Hele ki Micheal Fassbender'in bir takma kafayla oynaması ve hiç mimiklerini görmeden mimiklerini hissettiğiniz bu film sırf bu haliyle bile insanı alıyor, sürüklüyor.
Filmde diğer bir dikkat çekici özellik izleyeli çok olmasına rağmen hala kafamın içinde çalıp duran müzikleri... Bunun için de Stephen Rennicks'in aklına sağlık demek gerek. Filmdeki var olan tüm duyguları sadece müzikle anlatsalar yine izlenir. Aynı haz da alınır. İzlediğinizde bunun aşırı iddialı bir söz olmadığını daha iyi anlarsınız.

Film umutsuz ve yeteneksiz bir müzisyenin, tanıştığı müzik grubuyla girdiği müzisyenlik yolculuğu anlatılıyor. Grubun kurucusu Frank, başına geçirdiği takma bir kafayla yaşıyor.

Film içindeki sürprizleriyle, komik dokusuyla, duygusal, yer yer sert işleyişiyle müthiş bir denge sunuyor. Sinema severlerin, hatta mesleği müzisyenlik olanların mutlaka izlemesi gereken bir film...
Konusunu da biraz özletleyelim.

Frank (Michael Fassbender), çok iyi ve üretken bir müzisyendir, liderliğini yaptığı müzik grubu üyeleri de her biri ayrı ayrı yetenekli kişilerden oluşmaktadır. Ancak klavyeci konusunda bir türlü dikiş tutturamamışlardır. Son klavyecileri kendisini denizde boğmaya çalışırken, grup arkadaşları orada olanları izlemektedir. Polisin engel olmaya çalıştığı intihar girişimi sırasında deniz kıyısına yakın oturan Jon da o gün tesadüfen deniz kenarındadır. Durumu grup elemanlarına sorar. Sonra birden kendini grubun içinde bulur. Çünkü çok yakında bir konser vardır ve klavyeci gerekmektedir.

Evet. Sinema hakkındaki bu ilk yazımı özellikle bu filme ayırdım. Çünkü sevdim. Çok sevdim. Siz de seveceksiniz.

doganozcanbando@gmail.com

5 Aralık 2015 Cumartesi

Altyazı ve Çeviri Kurdu İş Başında

Televizyonlarda yabancı yapımlar oldukça yer tutuyor. Bunların varlığı ise sadece bir çevirmen değil, izleyici gözüyle değerlendirebilen bir profesyonel altyazı çevirmenine ihtiyaç doğuruyor.

Filmin en doğru çevirisi, sadece çevirisi değil, aynı zamanda hikayenin adaptasyonunu da gerektiriyor. Örneğin bir atasözünün Türkçe'deki karşılığı... İngilizce'deki bir kalıbın Türkçe'deki kelime anlamından bağımsız karşılığı, izleyici açısından daha anlamlı ve öğretici oluyor.

Bunun için çıktığım yolda çok sayıda sinema filmi, televizyon dizisi, animasyon ve belgesel altyazısı çevirdim. Çevirmeye ve üretmeye devam ediyorum.

Bu blog sayfası ise çalışmaktan büyük keyif aldığım, beni etkilemiş sinema filmleri hakkında olacak. Dilim döndüğünce o filmlerin kritiklerini yapmaya çalışacağım. İyi okumalar ve tabii iyi seyirler...